yaz tatili mi?
yazlara tatil denebilmesi için bu şiir gibi olmalı...
...
Ben; denizi, zeytinliği ve badem bahçesini tanırdım.
Görüntülerden ılık sütü, kokulardan yasemini ve
limon yapraklarını tanırdım
Ben böyle bir geçmişten gelirdim.
Ben iki dut ağacı* tanırdım.
Ben, onu tanımadan önce o uysal huzura yaklaşırdım.
Yaklaşırdım da bilemezdim.
*İlki bir yokuşun kenarında -inerken sol, çıkarken sağ tarafında-
durur; diğeri sonradan bir bahçenin genişletilen beton duvarı
içine katılarak ayrı düştüğü dar bir toprak yola eğilirdi.
O; yazı, zeytini ve teri tanırdı.
Pirinç rakısında gizlenen saklı nesneyi arardı
Bakışları nar gibiydi, her bir tanesinin biçimi ince
farklarla birbirinden ayrılırdı.
Maria Pavlovitch'in içinden gelen
bir şarkıya benzerdi.
kirpikleri tuzluyken, onları zeytin ağacının incecik
gümüşlenmiş yapraklarına benzetirdim.
Ben, onunla olmadan önce o uysal huzura yaklaşırdım
ama onu fark edip de tanı(ya)mazdım.
Geceleri yanyana uyumaya çalışırken; başımı, göğsüyle
omzu arasındaki kuytuya gömerdim.
Bana sırtını döndüğünde iki kürek kemiğinin arasını öperdim.
Bunları yapardım ama bilmezdim.
O; cevizi, yılan balığını ve mor inciri tanırdı.
Güneşin ve yaşanmış olanın bıçaklanmış anısına yürürdü.
Maria Pavlovitch'in içinden geçen
bir şarkıya benzerdi.
O, suları bilmekten, sormaktan ve elmaları sevmekten
vazgeçmediği zamanlar
ben, onunlaydım.
bakışları nar gibiydi çoktu.
Ben onunlayken o kadardım, ama bunu bilmezdim.
..................................................Monica Papi.......
yazlara tatil denebilmesi için bu şiir gibi olmalı...
...
Ben; denizi, zeytinliği ve badem bahçesini tanırdım.
Görüntülerden ılık sütü, kokulardan yasemini ve
limon yapraklarını tanırdım
Ben böyle bir geçmişten gelirdim.
Ben iki dut ağacı* tanırdım.
Ben, onu tanımadan önce o uysal huzura yaklaşırdım.
Yaklaşırdım da bilemezdim.
*İlki bir yokuşun kenarında -inerken sol, çıkarken sağ tarafında-
durur; diğeri sonradan bir bahçenin genişletilen beton duvarı
içine katılarak ayrı düştüğü dar bir toprak yola eğilirdi.
O; yazı, zeytini ve teri tanırdı.
Pirinç rakısında gizlenen saklı nesneyi arardı
Bakışları nar gibiydi, her bir tanesinin biçimi ince
farklarla birbirinden ayrılırdı.
Maria Pavlovitch'in içinden gelen
bir şarkıya benzerdi.
kirpikleri tuzluyken, onları zeytin ağacının incecik
gümüşlenmiş yapraklarına benzetirdim.
Ben, onunla olmadan önce o uysal huzura yaklaşırdım
ama onu fark edip de tanı(ya)mazdım.
Geceleri yanyana uyumaya çalışırken; başımı, göğsüyle
omzu arasındaki kuytuya gömerdim.
Bana sırtını döndüğünde iki kürek kemiğinin arasını öperdim.
Bunları yapardım ama bilmezdim.
O; cevizi, yılan balığını ve mor inciri tanırdı.
Güneşin ve yaşanmış olanın bıçaklanmış anısına yürürdü.
Maria Pavlovitch'in içinden geçen
bir şarkıya benzerdi.
O, suları bilmekten, sormaktan ve elmaları sevmekten
vazgeçmediği zamanlar
ben, onunlaydım.
bakışları nar gibiydi çoktu.
Ben onunlayken o kadardım, ama bunu bilmezdim.
..................................................Monica Papi.......
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder