ışığın savaşçısı sevgiye ihtiyaç duyar.
sevgi ve şefkat de tıpkı yemek, içmek ve hayırlı kavgadan tat almak kadar onun doğasının bir parçasıdır. savaçı güneşin batışını izlerken neşelenmiyorsa yanlış giden bir şeyler var demektir.
bu noktada mücadeleyi bırakır ve batan güneşle birlikte seyredebileceği insanlar arar.
birilerini bulmakta güçlük çekerse kendine şunu sorar: insanlara yaklaşmaktan çok mu korkuyordum? biri bana sevgisini gösterdi de ben mi fark etmedim?
ışığın savaşçısı yalnızlıktan yararlanır, ama yalnızlığın kendisinden yararlanmasına izin vermez.
ve uzak ülkelerden birinde yazılmış cümleler can kolukısa'yı tanımlamaya umarsızca devam ederler.
ışığın savaşçısı için imkansız sevgi diye bir şey yoktur.
ne sessizlik ne de ilgisizlik ya da reddedilme onun gözünü korkutur. insanların yüzündeki ifadesiz maskenin gerisinde sıcacık bir yüreğin bulunduğunu bilir.
işte bu yüzden savaşçı başka insanlardan daha fazla riske atılır. Sık sık "hayır" sözcüğü ile karşılaşacağını bilse de evine yenilmiş, bedeniyle veruhuyla reddedilmiş olarak dönecek olsa da sürekli olarak birinin sevgisini arar o.
bir savaşçı ihtiyacı olan şeyi ararken asla korkuya baş eğmez.
sevgisiz bir hiçtir o.
18 Haziran 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder