madem ki yoğun başım,
set the fire to the third bar
red morning
set the fire to the third bar
red morning
bu şarkıların o tuhaf kokusu var hani kokladığımızda bize geride bıraktığımız bir parçamızı anlatır bir daha tekrarlanamayacak mizansenleri, rastlantıları... olsun madem ki yoğun başım ve oldukça telaşlıyım...
bir yatım olmasını istiyorum. akdenize açılmak istiyorum. Efe isminde bir arkadaşımın teknesi vardı onu kıskanıyorum şu anda. sanırım ilk defa keşke zengin olsam diyorum.
bir yatım olsaydı. erkek gibi bir kadınla bir yaz boyunca açılmak isterdim denizlere. kitaptaki gibi.
ama önce yapmam gereken şeyler var. grizu'ya kağıt üzerinde bitmiş bir klip götürmem lazım salı gününe. perşembeye ödevim varmış neydi? iki yönetmeni karşılaştırmamızı istemiş hoca, unuttum şimdi, cuma erkan hoca programın senaryosunu istiyor. kaba taslak bir şey yazacağım. keşke daha yetenekli ve zeki olsaydım. o zaman tam olurdum. daha az çalışmam gerekecekti 2 saatte müthiş fikirler bulurdum. yok böyle bir şey saçmaladım az önce.
düzgün abi aradı, hikayemi okumuş, 3 şey söyliyeceğim dedi, söylediği üç şey de gerçekten hikayemin en belirgin hatalarıdır. 1- paraya iltimas edilmez, tamah edilir. 2- kurgunu basit buldum (anlamayanlar da olmuştu dedim içimden.) 3- çok yazmışsın. En çok, çok yazmışsın bana koydu. Yoksa atilla ilhan'ın mario levi'ye dediği gibi bende de romancı tipi mi var.
hahahaha
bir de dediki hala çehovdaki tadı bulamıyorum.
yatta geçen bir hikaye yazmak istiyorum ben de. bir adam ve bir kadın olsun. lütfen, hiç konuşmasınlar.
lie down on the
cold ground and i...
yok aslında şöyle; ben henüz kafamda kurduğum cümlelere kıyma aşamasına gelemedim. bunu biliyorum.
parayı düşünüyorum bu aralar. cihat ki gördüğüm en geveze en kaba ve en pis ve kafası en çalışan ve en zeki ve en egoist ve aslında grizunun vokaline laf etti egoist filan diye lan sen daha egositsin! ama bu kötü bir şey değil diyecektim. demedim. Grizu'nun vokali ayrı bir hikaye zaten, hiç bulaşmıyorum ona, ben işime odaklandım. tokyo diye bir film izlemiştim if de. filmi oluşturan üç kısa filmden biri bok diye bir şeydi. ondan ilham alabilirim klipde. ayrıca vokali oynatmayacağım efendim! o oyuncu neydi ismi, kartal'ı oynatabiliyorsak, ne jokeri gibi makyajı ne o bilindik gülümsemesi!!! dördüncü ünlem. oha popülist espriler yapmaya başladım blogda. zaten facebook a durduğum tavır da çürüyor şu çektiğimiz program yüzünden! işte iki gündür sürekli ateş eden bir makinalı tüfeği (cihat) yanımda taşıyormuşum gibi hissettiğimden (bunca işimin arasında programı facebook a koymakla uğraştım) bu "yatla açılsam denizlere" muhabbetlerine girdim aslında. ve bunu gözde fark etti şey dedi; sen cihatla çok sıkıldın di mi iki gündür dedi, yok ya nerden çıktı dedim. "e baksana sakin bir tatil filan..."
yat almak için parayı değerlerimin arasına alıyorum. ki oraya çok yakıştı zaten.
peki hangisinden vaz geçeceğim.
ilk önce şöyleydi: kusursuzuk
haz
kalite
tutku
takdir
şimdi takdir i yok ettim. sanatsal faliyetlere ara veriyorum! para geldi yerine. bak bak, duyan da haftada bir şaheserler yaratıtor sanar.
şaka maka "tutku" nasıl da sırıtıyormuş içlerinde. hırs olsaymış. o zamanda insanlıktan çıkarmışım! neyse bu kadar kafaya takmamam gerek. annem öksürüyor içerde. bu değerlerimi onun yaptığı uzun bir test sonucu keşfetmiştim. tuvalete kalktı.
geri yattı.
ben de yatmalıyım.
dur,
ne demişti cihat. "sen her sabah havyar yemeğe bir alış bakalım... vaz geçebilecek misin?"
yok lan valla ben sadece yat istiyorum. havyar yiyen popülist espiriler yapsın, kendi espirisine gülsün!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder