31 Mart 2009 Salı
29 Mart 2009 Pazar
27 Mart 2009 Cuma
1. çekim gününden sonra
Tecrübenin yaptığım işte ne kadar önemli bir faktör olduğunu ve tecrübenin başarı ile ne kadar doğru orantıda olduğunu anlıyorum giriştiğim her yeni projede.
Hava tam istediğim gibiydi, çekimler güzel odu bence, umarım gözden kaçırdığım hatalar çok değildir, bir iki tane olsun yeter ama mutlaka birkaç detay atlamışımdır.
neyse, sabah 10 gibi başladığımız çekimler 2:30 da bitti, dün çok az uyuyabildiğimden çok yoruldum. şimdi birşeyler yemeli sonra da uyumalıyım. Sonra kalkıp yarınki çekim senaryosunu yazacağım.
Vokal tekrarlarda hiç mızmızlanmadı, özlem yapamayacağını düşünse bile hemen rolüne bürünmeyi başardı, deniz balıkçı rolü için biçilmiş kaftanmış onu anladık.
sevgilim iyi ki geldi, time code tutma görevini üstlenerek yükümüzü hafifletti, su gibi bir çekimdi yani akıp gitti,
Bugün bana cesaret verdi yarınki çekimler daha güzel olacak!
ya bir de şu cihat'ın boşboğazlığına kanıyorum, ona katılıyorum, sonra yok abi bize gelme ben uyuyim biraz, diyince trip yiyorum. sonra vicdanım rahatsız oluyor. olmamalı ama bu olayı tahlil etti iyice ben kafamda gayet masumum yani. kötü olan tek şey benim o cümlemin onun şu cümlesinden sonra gelmesiydi: "abi sizde yemek varmıdır ya çok acıktım."
hadi bakalım yarınki çekimlere dila gelecekmi can ile selçuk laf sokacak mı filan diye düşünüyorum şimdi de. Ne saçma sapan şeyler. dur selçuğu arayayım. sonra yemek söyleyeyim kendime.
Tecrübenin yaptığım işte ne kadar önemli bir faktör olduğunu ve tecrübenin başarı ile ne kadar doğru orantıda olduğunu anlıyorum giriştiğim her yeni projede.
Hava tam istediğim gibiydi, çekimler güzel odu bence, umarım gözden kaçırdığım hatalar çok değildir, bir iki tane olsun yeter ama mutlaka birkaç detay atlamışımdır.
neyse, sabah 10 gibi başladığımız çekimler 2:30 da bitti, dün çok az uyuyabildiğimden çok yoruldum. şimdi birşeyler yemeli sonra da uyumalıyım. Sonra kalkıp yarınki çekim senaryosunu yazacağım.
Vokal tekrarlarda hiç mızmızlanmadı, özlem yapamayacağını düşünse bile hemen rolüne bürünmeyi başardı, deniz balıkçı rolü için biçilmiş kaftanmış onu anladık.
sevgilim iyi ki geldi, time code tutma görevini üstlenerek yükümüzü hafifletti, su gibi bir çekimdi yani akıp gitti,
Bugün bana cesaret verdi yarınki çekimler daha güzel olacak!
ya bir de şu cihat'ın boşboğazlığına kanıyorum, ona katılıyorum, sonra yok abi bize gelme ben uyuyim biraz, diyince trip yiyorum. sonra vicdanım rahatsız oluyor. olmamalı ama bu olayı tahlil etti iyice ben kafamda gayet masumum yani. kötü olan tek şey benim o cümlemin onun şu cümlesinden sonra gelmesiydi: "abi sizde yemek varmıdır ya çok acıktım."
hadi bakalım yarınki çekimlere dila gelecekmi can ile selçuk laf sokacak mı filan diye düşünüyorum şimdi de. Ne saçma sapan şeyler. dur selçuğu arayayım. sonra yemek söyleyeyim kendime.
26 Mart 2009 Perşembe
yarın sabah erkenden çekim var ama bu gece uyku yok heralde bana...
şu üç günlük zaman diliminde çekim günlüğü tutmak istiyorum ve başlıyorum;
Çekim sabahından önceki gece
yardımlaşma, kolektivizim... yardımedecek kimseyi bulamazken deniz'in çat diye çıkıp bana motivasyon kaynağı olması ne güzel bir şeydi. Tam beş günde senaryoda gereken her türlü malzemeyi eşyayı ekipmanı bulduk, artık herşey hazır. O olmasa olamayacaktı gibi geliyor şimdi, set amirim, prodüksiyon şefim ve yönetmen yardımcım, aynı zamanda oyuncum oldu.
şu üç günlük zaman diliminde çekim günlüğü tutmak istiyorum ve başlıyorum;
Çekim sabahından önceki gece
yardımlaşma, kolektivizim... yardımedecek kimseyi bulamazken deniz'in çat diye çıkıp bana motivasyon kaynağı olması ne güzel bir şeydi. Tam beş günde senaryoda gereken her türlü malzemeyi eşyayı ekipmanı bulduk, artık herşey hazır. O olmasa olamayacaktı gibi geliyor şimdi, set amirim, prodüksiyon şefim ve yönetmen yardımcım, aynı zamanda oyuncum oldu.
her zaman klip çekmek istemiştim. şimdi ise, sanki bütün sahneler kusursuz planlarla ve devanlılıkla çekmişim gibi montajını düşünüyorum. Klipten sonra çekeceğim programın senaryosunu düşünüyorum.
yarın hava yağmurluymuş, yani hafif yağmurlu, yine de moda'da stüdyoda bekleyeceğiz. Güneş açacak içime doğuyor. bütün moda çekimleri cumartesine kalırsa zor olacak. Yarın uyandığımda güneşli bir gün ile karşılaşırsam sadece altı sahnemiz var çekmemiz gereken. Aslında düşünüyorumda yağmur işimize çomak sokmazsa kusursuz bir çekim ajandası yapmışım.
yarın hava yağmurluymuş, yani hafif yağmurlu, yine de moda'da stüdyoda bekleyeceğiz. Güneş açacak içime doğuyor. bütün moda çekimleri cumartesine kalırsa zor olacak. Yarın uyandığımda güneşli bir gün ile karşılaşırsam sadece altı sahnemiz var çekmemiz gereken. Aslında düşünüyorumda yağmur işimize çomak sokmazsa kusursuz bir çekim ajandası yapmışım.
Sahneleri uzun çekmeliyim. Bir de hangi ayakkabımı giysem? Adidaslarımı giyeceğim. hafif ve rahatlar.
bugün sinirli bakışlı bir çocukla karşılaştım erkan hocanın masasının orada, son sınıf galiba. gel dedim çekime gelir mi acaba adı neydi? Çağlar. oha! üçüncü tekil şahısta isim çok nadir sanırım.
Neyse can'dan da şüpheliyim, ama cihat gelecektir.
O değil de cumartesi günkü çekim için dila ve selçuk can ile takışmazlar umarım da bir tatsızlık çıkmaz. konuşmalıyım bu konuyu selçuk ile.
o da değil de içimden bir ses vokal yarın bir huzursuzluk çıkarmaya çalışcak...
o hiç değil de yarın şöyle bir hava olsun; yerler hafif ıslak yukarda ara sıra bulutların arasından kafasını çıkaran bir güneş! Bu gün yediğim çilekli turta kadar güzel olsun hava yarın kısacası. Tam istediğim gibi...
bugün sinirli bakışlı bir çocukla karşılaştım erkan hocanın masasının orada, son sınıf galiba. gel dedim çekime gelir mi acaba adı neydi? Çağlar. oha! üçüncü tekil şahısta isim çok nadir sanırım.
Neyse can'dan da şüpheliyim, ama cihat gelecektir.
O değil de cumartesi günkü çekim için dila ve selçuk can ile takışmazlar umarım da bir tatsızlık çıkmaz. konuşmalıyım bu konuyu selçuk ile.
o da değil de içimden bir ses vokal yarın bir huzursuzluk çıkarmaya çalışcak...
o hiç değil de yarın şöyle bir hava olsun; yerler hafif ıslak yukarda ara sıra bulutların arasından kafasını çıkaran bir güneş! Bu gün yediğim çilekli turta kadar güzel olsun hava yarın kısacası. Tam istediğim gibi...
20 Mart 2009 Cuma
ve sonunda klip senaryosunu yazıyorum, fikrim hoş bence, gitariste anlattım çok beğendi (gerçi o ne desem beğeniyor gibi asıl önemlisi o vokal ne diyecek, ne diyecek mis gibi hikaye yazdım). ya peki iyi güzel de çat diye tarkın'ın dön bebeğim şarkısını açmam, sonra yan flütlere hayran kalmam ne alaka? tarkan ne yapıyor acaba şu anda? o değil de spielberg ne yapıyor acaba şu anda? woody allen kesin sevişiyordur! neyse senaryoya geri döndüm.
17 Mart 2009 Salı
madem ki yoğun başım,
set the fire to the third bar
red morning
set the fire to the third bar
red morning
bu şarkıların o tuhaf kokusu var hani kokladığımızda bize geride bıraktığımız bir parçamızı anlatır bir daha tekrarlanamayacak mizansenleri, rastlantıları... olsun madem ki yoğun başım ve oldukça telaşlıyım...
bir yatım olmasını istiyorum. akdenize açılmak istiyorum. Efe isminde bir arkadaşımın teknesi vardı onu kıskanıyorum şu anda. sanırım ilk defa keşke zengin olsam diyorum.
bir yatım olsaydı. erkek gibi bir kadınla bir yaz boyunca açılmak isterdim denizlere. kitaptaki gibi.
ama önce yapmam gereken şeyler var. grizu'ya kağıt üzerinde bitmiş bir klip götürmem lazım salı gününe. perşembeye ödevim varmış neydi? iki yönetmeni karşılaştırmamızı istemiş hoca, unuttum şimdi, cuma erkan hoca programın senaryosunu istiyor. kaba taslak bir şey yazacağım. keşke daha yetenekli ve zeki olsaydım. o zaman tam olurdum. daha az çalışmam gerekecekti 2 saatte müthiş fikirler bulurdum. yok böyle bir şey saçmaladım az önce.
düzgün abi aradı, hikayemi okumuş, 3 şey söyliyeceğim dedi, söylediği üç şey de gerçekten hikayemin en belirgin hatalarıdır. 1- paraya iltimas edilmez, tamah edilir. 2- kurgunu basit buldum (anlamayanlar da olmuştu dedim içimden.) 3- çok yazmışsın. En çok, çok yazmışsın bana koydu. Yoksa atilla ilhan'ın mario levi'ye dediği gibi bende de romancı tipi mi var.
hahahaha
bir de dediki hala çehovdaki tadı bulamıyorum.
yatta geçen bir hikaye yazmak istiyorum ben de. bir adam ve bir kadın olsun. lütfen, hiç konuşmasınlar.
lie down on the
cold ground and i...
yok aslında şöyle; ben henüz kafamda kurduğum cümlelere kıyma aşamasına gelemedim. bunu biliyorum.
parayı düşünüyorum bu aralar. cihat ki gördüğüm en geveze en kaba ve en pis ve kafası en çalışan ve en zeki ve en egoist ve aslında grizunun vokaline laf etti egoist filan diye lan sen daha egositsin! ama bu kötü bir şey değil diyecektim. demedim. Grizu'nun vokali ayrı bir hikaye zaten, hiç bulaşmıyorum ona, ben işime odaklandım. tokyo diye bir film izlemiştim if de. filmi oluşturan üç kısa filmden biri bok diye bir şeydi. ondan ilham alabilirim klipde. ayrıca vokali oynatmayacağım efendim! o oyuncu neydi ismi, kartal'ı oynatabiliyorsak, ne jokeri gibi makyajı ne o bilindik gülümsemesi!!! dördüncü ünlem. oha popülist espriler yapmaya başladım blogda. zaten facebook a durduğum tavır da çürüyor şu çektiğimiz program yüzünden! işte iki gündür sürekli ateş eden bir makinalı tüfeği (cihat) yanımda taşıyormuşum gibi hissettiğimden (bunca işimin arasında programı facebook a koymakla uğraştım) bu "yatla açılsam denizlere" muhabbetlerine girdim aslında. ve bunu gözde fark etti şey dedi; sen cihatla çok sıkıldın di mi iki gündür dedi, yok ya nerden çıktı dedim. "e baksana sakin bir tatil filan..."
yat almak için parayı değerlerimin arasına alıyorum. ki oraya çok yakıştı zaten.
peki hangisinden vaz geçeceğim.
ilk önce şöyleydi: kusursuzuk
haz
kalite
tutku
takdir
şimdi takdir i yok ettim. sanatsal faliyetlere ara veriyorum! para geldi yerine. bak bak, duyan da haftada bir şaheserler yaratıtor sanar.
şaka maka "tutku" nasıl da sırıtıyormuş içlerinde. hırs olsaymış. o zamanda insanlıktan çıkarmışım! neyse bu kadar kafaya takmamam gerek. annem öksürüyor içerde. bu değerlerimi onun yaptığı uzun bir test sonucu keşfetmiştim. tuvalete kalktı.
geri yattı.
ben de yatmalıyım.
dur,
ne demişti cihat. "sen her sabah havyar yemeğe bir alış bakalım... vaz geçebilecek misin?"
yok lan valla ben sadece yat istiyorum. havyar yiyen popülist espiriler yapsın, kendi espirisine gülsün!
8 Mart 2009 Pazar
soyutlanma dedim bunun ismine. hepsi howard roark yüzünden. Kaos, atlas silkindiyi okurken sen de okumalısın bu kitabı hayatımda gördüğüm en objektivist insansın demişti, sonra objektivist nedir onu açıklamış ve tartışmıştık uzun uzun, ben karşı çımıştım. Şimdi bunalım depresyon ne derseniz deyin. Ayn Rand kafamı kurcalıyor.
2 Mart 2009 Pazartesi
nereye belli olmaz.
Msnde taşınıyoruz dedi.
"Mümkün mü?" dedim eski zamanlardaki muzur ifademle, "Nereye?" diye yazdım. Bir fark yok gibi duruyor arasında ama belli olmaz. Belli olmayacağını fark ettim artık. Korktum, "ne zaman taşınıyorsunuz?" diye mail attım, annem yemeğe çağırıyor deyip offline olmuştu.
Hep gitmek istemiştim o eve. Piyano varmış bir köşesinde mesela, çalmak istemiştim. Rüyamda görmüştüm bir keresinde, piyanonun önünde uzunca bir yemek masası vardı, kimler vardı başka bilmiyorum ama çok doluydu, doluyum. Kolay bir parça seçmeliydim diyordum. Mozart çalarken tıkanıyordum, tıkanıyorum. Hep tanışmak istediğim babasıyla kavga ediyordum, şimdi gülüyorum. Kızınız Orhan Pamuk da okumalı diyordum, yazar kime denir bilmiyorum. Babalardan nefret ediyorum, söyleyemiyordum. Zaten her şey rüyalarda, sıkı sıkıya kapalı kafataslarımızın içerisinde oldu ve bitiyor mu? Belli olmaz. Rüyalar ve gerçekler geçen her gün daha net bir şekilde ayrılıyorlar birbirlerinden. Koca ağzını açmış kahkaha atarken göreceğim onu 30 yıl sonra, her şey düzelecek.
"Mümkün mü?" dedim eski zamanlardaki muzur ifademle, "Nereye?" diye yazdım. Bir fark yok gibi duruyor arasında ama belli olmaz. Belli olmayacağını fark ettim artık. Korktum, "ne zaman taşınıyorsunuz?" diye mail attım, annem yemeğe çağırıyor deyip offline olmuştu.
Hep gitmek istemiştim o eve. Piyano varmış bir köşesinde mesela, çalmak istemiştim. Rüyamda görmüştüm bir keresinde, piyanonun önünde uzunca bir yemek masası vardı, kimler vardı başka bilmiyorum ama çok doluydu, doluyum. Kolay bir parça seçmeliydim diyordum. Mozart çalarken tıkanıyordum, tıkanıyorum. Hep tanışmak istediğim babasıyla kavga ediyordum, şimdi gülüyorum. Kızınız Orhan Pamuk da okumalı diyordum, yazar kime denir bilmiyorum. Babalardan nefret ediyorum, söyleyemiyordum. Zaten her şey rüyalarda, sıkı sıkıya kapalı kafataslarımızın içerisinde oldu ve bitiyor mu? Belli olmaz. Rüyalar ve gerçekler geçen her gün daha net bir şekilde ayrılıyorlar birbirlerinden. Koca ağzını açmış kahkaha atarken göreceğim onu 30 yıl sonra, her şey düzelecek.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)