7 Temmuz 2011 Perşembe

Bazı geceler haddinden fazla aydınlık oluyor.

Aslında daha küçükken okumak istediğim ama bir türlü ertelediğim bir roman vardı, geçen ayın başında okumaya başlamıştım. Şimdi duruyor baş ucumda, ellinci sayfasına kadar gelmişimdir belki, bitiremedim. En çok kadın yazarların kitaplarını yarım bırakmışımdır, kadın Türk yazarların, Buket Uzuner de onlardan birisi oldu, romanının adı: "Kumral Ada Mavi Tuna".

Kocaman bir ama ile başlamam lazım ki bir abim insanlar ama diyene kadar cümlelerini duymasan da olur demişti. Ama, işte bu kitabı ortada bırakmamın tuhaf nedeni onu diğerlerinden ayırıyor.

Hikayede bir karakter var; "çok kumral". Bence sen de çok kumralsın. Hani şu konuştuğumuz Saatler filmindeki gibi sanki senin otuz yıl önceki enkarnasyonunu okuyormuş gibi hissettim sürekli, rahatısız derecede kumral sözcüğü geçti gözlerimin önünden ve her sözcük daha çok özletti seni. Özü budur. Beni aramak için kumral bir roman karakteri mi bekliyordun diye sorabilirsin ben de sana iyi bir bahane lazımdı diyebilirim. Ama, hani dayanma noktasından bahsetmiştim, bir an geliyor donmak üzere olan bir insanın yaptığı gibi istemsiz bir refleksle elin telefona gidiyor, o an bir gece vakti oluyor uyuşturucular önüne perde perde gece çekmiş oluyor ya da... Karanlıkta göremiyoruz sen de biliyorsun.





Hiç yorum yok: