14 Aralık 2010 Salı

çiçeklerin dili olsa

Kim bilir ne çiçekler vardır, bizim bilmediğimiz ıssız ormanlara güzel kokusunu saçan, yeşilliğin içinde biricik renkleriyle duran. Şimdi gitsen böyle bir çiçeğin yanına otursan. Onu dalından kopartıp evine getirmek, onu şehrin kokusuyla, şehrin suyuyla zehirlemek, onu alışık olmadığı bir toprağa ekmek ister miydin? Ona dokunmaya bile kıyamazdın değil mi? Yüzüme bakıp "sonra başka erkeklere sevişemeyecek miyim?" diye sorduğunda işte böyle bir çiçekten farkı yoktu.

Biraz otururdun yanında çiçeğin. Rengini ezberlerdin. Kokusunu içine çekerdin doyasıya. Sonra yürüyüp giderdin. Onu bir saksıda görmektense aklının bir köşesine resmini çizerdin.

Hiç yorum yok: