30 Mayıs 2010 Pazar

hiç rüya görmeyiniz.
ben yanınızdaylen gerçekleri yaşarsınız.
gerçekler maceraperestlere göredir.
ben tarzan siz ince bacaklı bir jane'siniz.
bacaklarınız her an kırılabilir.

19 Mayıs 2010 Çarşamba

çok ama çok aç karnına. can kolukısa'nın aç hali çok leş olur zaten. can kolukısa'nın açlığında.
GreenHouse'dan aldığınız super lemon haze ile slim bir joint yapın. bir porsiyon.

Onu içerken sıcacık bir big mac'in burnunuzdan girmekte olan kokusuyla beraber lezzetini de alacaksınız. joint bittiğinde karnınız doyacak.

öyle uykuya daldınız mı zaten. sabaha kadar açmazsınız gözünüzü. sabah da albert hein da elinizde bir sandaviç, çakarsınız erzağı dolsurursunuz arabayı. yüklenirsiniz bayağı. bir daha da o kadar aç kalmazsınız zaten. kimseyi açlıkla terbiye etme kurban olduğum yüce rabbim.

İnsanlar bana mektup yazıp, yolluyorlar.

Bu aralar Rilke okuyorum. Çok sevdim Rilke okuması yapmayı. Edebiyat okusaydım Rilke üzerine çalışmak isterdim. Başka alanlarla - özellikle felsefeyle- bağlantılar kurulabilecek bir isim. Herkes okuyamaz ama Rilke'yi. Kişinin onu okuması için "görmeyi istemesi" gerekiyor. Rilke de böyle adım atıyor zaten. Görmeyi öğrenerek. Şimdi sana yazacağım cümleleri okurken hep seni düşündüm, yaşanılanlar seni hatırlattı bana. Paylaşmak istedim. Belki iyi olur. Neye mi iyi olur? Bilmem, bize sanırım.

"Görmeyi öğreniyorum. Bilmem neden, her şey içimde daha derinlere işliyor, her zamankinden daha derinlere. Bir iç dünyam varmış da bilmezmişim. Her şey şimdi oraya gidiyor. Orda neler olup bittiğini bilmiyorum.

Bugün bir mektup yazdım, yazarken, buraya geleli ancak üç hafta oldu,diye düşündüm. Başka bir yerde, diyelim kırda köyde üç hafta bir gün gibi geçerdi, oysa yıllardır buradayım sanki. Mektup da yazmayacağım artık. Başkasına değiştiğimi söyleyeceğim de ne olacak ki? Değişiyorum, eski halimde kalmıyorum demektir; eski ben olmaktan çıkınca da belli ki tanıyanlar kalmamıştır beni. Yabancılara, beni tanımayanlara hiç yazabilir miyim?"

RILKE, R. M. Malte Laurıds Brıgge'nin Notları, ( Çev. Behçet Necatigil), İstanbul: Can Yayınları, 2007.

Biz de mi artık birbirimizi tanıyamaz olduk? Ya da zaten en baştan beri tanıyamadık mı? Bir yabancı olduk? Düşünüyorum.

Gözde.

insanlara mektup yazıp, duruyorum.

mektup 1: keşke zorunda olsaydım. keşke bazı şeyleri yapma zorunluluğu hissetseydim. yaparsam iyi olacak olan şeyleri yapamıyorum.

bütün samimiyetimle söylüyorum... ben sana layık bir arkadaş olamayacağım hiçbir zaman. ben zaten birisinin arkadaşım diyeceği son kişi olmalıyım bir de sen bunu söyleyenler arasında kesinlikle olmamalısın bence. seni ileriki günlerde yine kıracağım, yine düşüncesizlik yapacağım. yine kritik bir an gelecek ve ben ihtiyacın olduğunda seni yüzüstü bırakacağım. yine saçmalayacağım. gelecekte belki senin bana olan sevgin çok büyükse şayet beni silemezsin belki ama beni hep sevgini, enerjini, zamanını heba ettiğin bir can olarak hatırlayacaksın. bunu bilmeyenlere bilenler anlatabilir.

bundan sonra soğuk davran bana artık sana dikket et kendine diye mesaj atacak kadar yakın hissetmemeliyim. bunu ben yapamıyorum ama sen yaparsan olur.

belki benim kafamda büyüttüğümün yüzde 20 si kadar umrundayım. ama umursadığın hiçbir şeyin seni üzmesine izin vermemeliyim.

o yüzden yine saçmaladım.

18 Mayıs 2010 Salı

20 nisan 2010'dan beri değişen hiçbir şey yok.

ha unutacaktım bak. bong aldım yahu!