23 Mart 2010 Salı

Erkek ya da kadın fark etmez. Yalnızlığımı daha çok kadınlarla paylaşıyorsam tamamiyle öyle denk gelmiştir. Zaten kadınların benim yalnızlığımı paylaşma hevesleri erkeklerinkinden çok daha fazla. Benim de her birine ön yargıyla yaklaştığım erkekleri keşfetme isteğim kadınlarla olan konuşma isteğimle kıyaslanamayacak kadar az. Yani içgüdüsel ve psikolojik nedenlerden dolayı kadınlarla arkadaşlık yapabiliyorum genellikle, bu normal. Ama işin ilginç yanı: Herhangi birinin bira şişesini paylaşmakta yatıyor. Erkek ya da kadın fark etmez.

İlk zamanlar homofobik olduğumu düşünürdüm sonra bazı kadınların şişelerinden de içmediğimi gördüm. Sonrasında ise sadece öpmek isteyeceğim kadınların şişesinden içiyorum dedim. Bu önermemi de çok geçmeden çürüttüm. Neden ki karşımdaki görmek istediğim türden bir güzellikse, kusur bulmak da o kadar kolay oluyordu.

Neyse, yeni önermem şu ki: Birisinin bardağını şişesini filan paylaşmama durumum tek bir şeyle alakalı: Sevgi. Sevdiğim zaman iğrenç gözükmüyor. Erkek de olsa kadın da olsa çirkin de olsa dudakları yara bere içinde de olsa. Hiç fark etmiyor. Yeterince seviyorsam birisini bardağından içebiliyorum. O insanla herhangi bir şey paylaşmak bütün gereksiz adetlerimi gerçekten gereksiz kılıyor.

Bu bana trajik geliyor açıkcsı. Varlığını yalanladığım bir olgunun var olduğunu bu gereksiz adetim sayesinde keşfedeceğim neredeyse.

Belki de çok keşfedesim var bahane arıyorumdur.

Hiç yorum yok: