31 Mart 2010 Çarşamba

artık bir yerlere gidilmeli...

YALNIZCA PARMAKLARINI MI OYNATACAKSIN


Mendili olan bir adam dilediği gibi değilse de kımıldayabilir
Belki el açıp dua edemez Tanrı’ya
Ama burnunu silebilir
Gözlerim, sağ elimin serçeparmağı, cebimdeki liralar eşlik etsin bana
Yanımda olsunlar -bir bilet alacağım
Bir bilet almış adam izlenimi bırakmalıyım ardımda
Güneşin alınkabağında böyle bir iz
Gözlerim boşta gezip durmasın artık ve
Ve bitişsin serçeparmağım diğerlerine
Para tamam fakat tutmak kolay değil
Olmak kolay değil gözlersiz
Bir mendil yeter de artar bile hınkırmak için
Lirasız, serçeparmaksız, gözlersiz alınmaz bilet
Cesaret ya da korku, ya da sevgi, ya da nefret
Duygu bana Tanrım sözcükler arasından bir bilet için

Mehmet Erte.

Bu adamın kitabı da Gözde'y yollayacağım sipariş listesinde.

26 Mart 2010 Cuma

"Bugün Victoria'nın İspanya'dan arkadaşları geliyor olum onlarla tanışacağız akşama Paradiso'dayız."

Ben niye bu kadar hevesli olamıyorum acaba sizin kadar? Hayır bir neden bulsam içim o kadar rahat edecek ki.

24 Mart 2010 Çarşamba

Bazıları da buna

Ucu sivri bir ok değildi sessizliği deşip geçen, yaralanmadım ama Moğol atlılarının düşmanı korkutmak için attığı ıslık çalan oklar kadar etkiliydi "Sen sırtımdaki o beni nereden biliyorsun?" diye sormuştu bir anda. Düşünmeden cevap verseydim şöyle söylerdim: Seninle o kadar çok seviştik ki, benim onu bildiğimden çok senin benin beni daha iyi bilir.
Ama gerçeği söyledim: "Elif söyledi." dedim. "Bir keresinde askılı bir bluz giymişsin çamlıkta otururken sırtındaki beni görüp çığlık atmış çünkü onu bir böceğe benzetmiş."
Gerçekleri duyduğumuz zaman verdiğimiz tepkiler de gerçektir, olması gerektiği gibidir, karşındakinin aklından geçen herhangi bir ihtimaldir. Bu yüzden, gamzelerinin puslu bir gülüşün ardında kaybolacağını biliyordum. Hüzünle seyrediyorum. Şimdilik arkadaşına duyduğu nefreti gizlemekle meşgul.
Ona gerçeği söyleseydim, yani rüyalarımdam bahsetseydim olmazdı. Yalan söylediğimiz zaman onun hiç tahmin etmediğimiz sonuçlarına da katlanmak zorunda kalırız. Tek istediğim biraz daha yanımda oturmasıydı. Ben de gerçeği söyledim. Başka bir konu açmaya karar verdi galiba, kendimi hazırlıyorum. Gamzeleri tekrar belirginleşmeye başladı, sevgilimin keyfi yerine geliyor.

"Neden bana o kadar dikkatli bakıyorsun?" Bir kadın size bunu aynen bu şekilde soruyorsa sizin dikkatinizden şikayetçi demek değil, onun dikkatini henüz çekebilmiş değilsiniz demektir. Bu henüz dikkati çekememe hali yıllarca sürebilir ve henüz kardeşi hiçbir zamandan çokça borç alabilir. Ne de olsa kardeşler. Neyse, algınlanlık yapılmamalı verilebilecek en düzgün cevap düşünülmelidir.
Tabi ki yine gerçek olanı seçtim. Yoksa ona "Kusura bakma farkında değildim." yerine "sana gözümü kırpmadan dakikalarca bakıp kör olmak istiyorum" diye cevap verirdim. Ne de olsa kör olmak istemiyorum.
Sigarası bitmeye yakın ayağa kalktı. İncecik parmaklarında tuttuğu izmariti nasırlı parmaklarını gererek, ellerini organik bir mancınık yapan tır şöförleri gibi sokağın ortasına fırlattı.
Kem küm bir şey dedi. Söylediklerini sadece ayakkabısının yanından geçen karınca duymuştu.

Gerçekleri söylemek cesaret ister. Gerçekler gerçek maceraperestlere göre bir iştir. Ama yalanlar, kasları steroid iğnesiyle şişirilmiş korkak aktörler içindir. Onun sigarasını bitirdikten sonra gideceğini en başından beri biliyordum, söylemek istediğim yalanı söyleseydim kendimi hiç affetmeyecektim. Ona "güle güle" demek yerine; "beni ağlattın. dilerim sen de hiç gülmeyesin" diye bağırdım.

Bazıları buna bile bile yenilmek diyor. Anlam veremiyorum.


İlk etapta kuşkuyla yaklaşılan makalelerin doğrulunu test etmek için oluşturulan bilim kurulları geçtiğimiz günlerde Perelman'ı destekler nitelikte açıklamalarda bulundu. Çoğu bilim insanı sadece matematik alanında değil, düşünce tarihinde yeni bir sayfa açıldığında hemfikir. Elde edilen bilgiler ışığında bilgisayar teknolojilerinde olduğu kadar bilimin hemen her alanında büyük değişimler bekleniyor. Üç yıldır Perelman'ın makaleleri üzerinde çalışan Yale Üniversitesi'nden Bruce Kleiner, değil önümüzdeki 100 yılda, belki de hiçbir zaman çözüleceğine inanmadıkları bir problemin çözüldüğünü söylüyor.

Rus bilimadamının, 2002'de tüm dünyayı şaşkına çeviren Poincaré varsayımına çözüm olarak sunduğu makaleler çok ağır bir matematik diliyle yazılmıştı ve bilimsel bir makaleden çok karalamayı andırıyorlardı. Uzmanların anlamakta güçlük çektiği dokümanların gelmiş geçmiş en büyük matematik problemlerinden birinin çözümünü içerdiğine artık kesin gözüyle bakılıyor. Yazdıklarıyla ilgili detayları açıkladığı ABD'deki konferanslarından sonra 2003'te ülkesine dönen Perelman o tarihten beri e-posta ve telefonlara yanıt vermiyor. Steklov Enstitüsü'nden de ayrıldığı söylenen Grisha'nın ne yaptığı merak konusu.

Grisha adıyla da anılan Grigori Perelman, 1966 St. Petersburg doğumlu. 1982'de henüz bir lise öğrencisiyken Madrid'deki Matematik Olimpiyatları'nda en yüksek skorla altın madalya aldı. Perelman, 90'lı yıllarda araştırma bursuyla ABD'deki üniversitelerde bulundu.

O dönemki arkadaşları tarafından "Sanki bu dünyadan değil gibiydi" diye tanımlanan Grisha, uzun saç ve tırnaklarıyla Rasputin'e benzetilmiş. Dahi matematikçinin en büyük zevkinin St. Petersburg yakınlarındaki ormanlık alanda mantar aramak olduğu söyleniyor



23 Mart 2010 Salı

Erkek ya da kadın fark etmez. Yalnızlığımı daha çok kadınlarla paylaşıyorsam tamamiyle öyle denk gelmiştir. Zaten kadınların benim yalnızlığımı paylaşma hevesleri erkeklerinkinden çok daha fazla. Benim de her birine ön yargıyla yaklaştığım erkekleri keşfetme isteğim kadınlarla olan konuşma isteğimle kıyaslanamayacak kadar az. Yani içgüdüsel ve psikolojik nedenlerden dolayı kadınlarla arkadaşlık yapabiliyorum genellikle, bu normal. Ama işin ilginç yanı: Herhangi birinin bira şişesini paylaşmakta yatıyor. Erkek ya da kadın fark etmez.

İlk zamanlar homofobik olduğumu düşünürdüm sonra bazı kadınların şişelerinden de içmediğimi gördüm. Sonrasında ise sadece öpmek isteyeceğim kadınların şişesinden içiyorum dedim. Bu önermemi de çok geçmeden çürüttüm. Neden ki karşımdaki görmek istediğim türden bir güzellikse, kusur bulmak da o kadar kolay oluyordu.

Neyse, yeni önermem şu ki: Birisinin bardağını şişesini filan paylaşmama durumum tek bir şeyle alakalı: Sevgi. Sevdiğim zaman iğrenç gözükmüyor. Erkek de olsa kadın da olsa çirkin de olsa dudakları yara bere içinde de olsa. Hiç fark etmiyor. Yeterince seviyorsam birisini bardağından içebiliyorum. O insanla herhangi bir şey paylaşmak bütün gereksiz adetlerimi gerçekten gereksiz kılıyor.

Bu bana trajik geliyor açıkcsı. Varlığını yalanladığım bir olgunun var olduğunu bu gereksiz adetim sayesinde keşfedeceğim neredeyse.

Belki de çok keşfedesim var bahane arıyorumdur.

5 Mart 2010 Cuma

Uzakta olmak iyi geldi.

Bugün sana göndereceğim şeyleri aldım. Hatta onları paketlettim. Aslında söylemek değildi niyetim ama dayanamayacağım galiba. Geçen gün twitter'a dekaloglar bitti diye yazmıştın. Bugün de kitapçıda dolanırken ne göreyim Zizek'in bir kitabı ismi de "Kieslowski ya da maddeci teoloji" hemen aldım bende. Bu kitabın seni smiley yapacağını düşünüyorum. Bu aralar izlediğin şeylerle ilgili olması açısından. Bilmem ben sevindim galiba sana böyle bir şey aldığım için. Her şey hazır, haftaya kahveni yumumlarken okursun.

Öpüyorum,
Gözde

2 Mart 2010 Salı

Gözde Çakır'dan bir mail

Her bir kişi kendi usu ile varolduğundan, usuna egemen olup olmamasına göre "kendine egemen", "kendine egemen değil" diye adlandırılır. Öyle görünüyor ki, özellikle isteyerek ve aklın katıldığı eylemlerde bulunmakla biz eylemde bulunmuş oluruz. Demek her bir kişiyi o kişi yapan ustur, ya da en çok odur, bu açık.Doğru kişi en çok usu sever, bu da açık. Bunun için o yerilenlerden farklı biçimde "bencil" olsa gerek: Akla uygun yaşamak tutkuya göre yaşamaktan; güzele iştah duymak yararlı görünene iştah duymaktan ne denli farklı ise o denli farlı biçimde. İmdi özelllikle güzel eylemler için çalışanları herkes över.Erdem böyle ise herkes güzel için yarışınca, en güzel şeyleri yapmaya eğilimli olunca, hem kamuya gerekli olan her şey hem de her bir kişiye özgü en önemli iyiler varolabilir. Dolayısıyla iyi kişinin bencil olması gerekir.

Aristoteles. Nikomakhos'a Etik, Dokuzuncu kitap, ( çev. S. Babür), say. 186-187.

ben dagny ve readen'la özdeleştirdim bu okuduklarımı bakalım sana da aynı çağrışımı yapacak mı?

Teklifim yarın bunu seninle konuşmak.


güzel uyu.