hararetli tartışmalara girmek istemiyorum. çok film izlemeyi, çok yönetmen bilmeyi, sinemacı arakdaşlarım(akıllarında parlak kısa film projeleri olan) bir bok sanıyorlar.
Bir Türk Sinaması olmamasının en önemli nedeni; filmlerin özgün ve bize özgü önermelerden yoksun olmalarıdır, açık ve net. Film çeken insanların çoğu, özellikle bu gerçeği bilmek zorunda olan öğrenci-yönetmen kimseler(ki bunlar mutlaka kendi yazdıkları şeyleri çekerler) bu gerçeği bilmiyorlar ve üzerine gitmiyorlar. Sinema hikaye ister! sinema oldu bitti tüylerimizi diken diken etti bir görüntüden bir finalden bir çoşkudan ibaret değildir. ***"Oyun" isimli kısa film, herşeyden önce bir film değildir, o filmi çeken insanın ukalaca filmin başarısından bahsetmesi katlanılabilir bir şey hiç değildir.*** bkz: beni deli etmeyin
nasıl ki ben mimari bir esere baktığımda ahkam kesemiyorsam... gerçi sinemada sorun şu ki; sinema mimari gibi kaynağı ve sınırları, insanları belli olan bir meslek değil. öykücü olmayan insanlar da mümkünse sinema yapmasınlar (yönetmenlik yaparlar belki).
ha ben ustasımıyım bu işin, hayır! Ama öğrenmeye can atıyorum. Eskikliklerim(iz) gözüme gözümeye başlıyor.
bir an önce öğrenmek, yazmak, çekmek istiyorum. bu yüzden nefes alıyorum bu yüzden yer kaplıyorum. ben kim miyim? bir masal anlatıcısıyım. ben öykücüyüm. bu işin ustası olmalıyım.
Bir Türk Sinaması olmamasının en önemli nedeni; filmlerin özgün ve bize özgü önermelerden yoksun olmalarıdır, açık ve net. Film çeken insanların çoğu, özellikle bu gerçeği bilmek zorunda olan öğrenci-yönetmen kimseler(ki bunlar mutlaka kendi yazdıkları şeyleri çekerler) bu gerçeği bilmiyorlar ve üzerine gitmiyorlar. Sinema hikaye ister! sinema oldu bitti tüylerimizi diken diken etti bir görüntüden bir finalden bir çoşkudan ibaret değildir. ***"Oyun" isimli kısa film, herşeyden önce bir film değildir, o filmi çeken insanın ukalaca filmin başarısından bahsetmesi katlanılabilir bir şey hiç değildir.*** bkz: beni deli etmeyin
nasıl ki ben mimari bir esere baktığımda ahkam kesemiyorsam... gerçi sinemada sorun şu ki; sinema mimari gibi kaynağı ve sınırları, insanları belli olan bir meslek değil. öykücü olmayan insanlar da mümkünse sinema yapmasınlar (yönetmenlik yaparlar belki).
ha ben ustasımıyım bu işin, hayır! Ama öğrenmeye can atıyorum. Eskikliklerim(iz) gözüme gözümeye başlıyor.
bir an önce öğrenmek, yazmak, çekmek istiyorum. bu yüzden nefes alıyorum bu yüzden yer kaplıyorum. ben kim miyim? bir masal anlatıcısıyım. ben öykücüyüm. bu işin ustası olmalıyım.
bu yüzden tekrar tekrar okumalıyım ne demek istediğini iyi anlamalıyım bu kitapların, bu yüzden zeki, üreten, yazan ve çekmek isteyen genç kuşak(ki gerçekten çok zekidirler) bunları hatmetmeli diyorum:
bkz: piyes yazma sanatı.
bkz: story
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder