24 Ocak 2009 Cumartesi

"bu iş burada bitti gençler"

bakıyorum, ne kadar zaman önce demişim muslukçu bitti diye... Halbuki şimdi bitti.

hala bir kaç cümlesini değiştirsem mi diye düşünüyorum...

ama şimdi, şu haline bile bakınca diyorum ki:

ilk defa yaptığım bir işi sevdim.

meğer zamanında bitti dediğim sadece yazının taslağıymış, en büyük yardımcım en iyi arkadaşım Story'de okuduğum bir söz geldi aklıma. bulup yazdım buraya.


Herhangi bir şeyin ilk taslağı boktur.
Ernest Hemingway

15 Ocak 2009 Perşembe

tehlikeli ilişkiler(!)

yalnızlığım katlanarak artacak gibi.

gözdeciğim yukardaki cümlenin ağzımdan çıktığını duysa ne kadar da üzülür kim bilir?

ama şu anki uykusuzluğumun onunla hiçbir ilgisi yok.


dün radyo kaydı için ipekle stüdyodaydık, üst sınıflardan biriyle tanıştım yanında bir kız arkadaşı da vardı. sonra birlikte yemeğe çıktık filan...

7 yıl önce otobüste karşılaşmışlar. ve ne kadar iyi arkadaştılar, çok imrendim.

sevgili gibi olup da olmamak öyle bir şeydi tam olarak.

yani aşkım sevgilim kelimeleri geçmiyor arada, öpüşmüyorlar el ele tutuşmuyorlar. ama sürekli dudakları hariç yanağından gözünden öpüp geziniyorlar ortalıkta. ha belki ortalık olmayan yerlerde sevişiyorlardır. oha daha mükemmel o zaman.

peki ya ikisinden biri başkasının gözünden öpmek istediğinde? ya da sevişmek... aynı rahatlıkta davranabiliyorlar mı o zaman birbirlerine. aynı sevecenlikle yaklaşabiliyorlar mı?

bir ara erkek tuhaf bir hareket yaptı, belki bu tip bir ilişkinin sağlıksızlığının bir yansıması gibi...

kızla 15 dakika kadar kaybolduk, carrefourun içerisinde plastik bardak ararken çok eğlendik...
daha sonra gülmekten suratımız kıpkırmızı kasaya döndüğümüzde çocuk somurtuyordu, "biliyordum zaten" dedi. "Seninle ben gelmeliydim plastik bardak aramaya"
kötü kötü işler yapıyorum, hiç biri içime sinmiyor.

aklıma gelen fikirler sanki hep taslak halleriyle kalacaklarmış gibi...

hiç uğraşmamak, hindi pastırmalı yumurta kırmak iki tane, en iyisi.

4 Ocak 2009 Pazar

muhsin bi su iç bi su iç muhsin

şu anda bilgisayar başında moralim çok bozuk sesleri hiç istediğim gibi kaydedememişiz. Dip ses o kadar yüksek ki! sanırım çoğu yerde kayıt cihazının dairesel mikrofonunu kullanmayı tercih ettiğim için... Başar Hoca'nn verdiği mikrofonu kullanmalıydım sürekli ve sesi kalitesini düşürmeliydim biraz. tekrar kaydetmem gerekebilir, belki hepsini! ama zamanım yok, nasıl yapacağım? 7 si son teslimmiş daha miksajı var bu kayıtların.

diye düşünürken,

muhsini izledim!

3 Ocak 2009 Cumartesi

radyo programımdaki hikayeden bir kesit.

Kendisini olabildiğince soyutlamakta çok haklı diye düşünmüştüm.
Sizi istemediğini avaz avaz bağıran bir kadın ve onu rakı masasından zorla kalkıp eve gelince döven bir adam, sizi olmayan çocuğu yerine koysa, siz de onları, onların sizi koymak istediği yerde benimsemek zorunda kalsanız, ucu belirsiz sınırlarıyla acımasız devletler arasında kalmış küçük bir köy gibi...
Çizdiğiniz dar sınırlar içerisinde kapı önlerinde yakar top oynar, erkek olduğunuzda genç bir kızın canını yakar ve eğer onun kadar hırslı olursanız üniversiteye bile kapak atardınız. Siz de, katı kuralların hükmü geçen, oldukça bencil tek nüfuslu bir köy olurdunuz.

2 Ocak 2009 Cuma

kokoreç kömür ateşinde pişer.

yahu yine uyandım, saat 5:35, yine tekrer uyuyamıyorum.
acıkıyorum bence.

o değil de,

bu aralar kokoreç kültürümü ne kadar da ilerlettim.

son iki yıldır filan soğumuştum kokoreçten, yani şampiyondan, mercandan filan...

ammaa

1- kadıköyde, AdemUsta
2-üsküdar, Mustafa'nın Yeri

arakdaşım, çok lezzetli yahu, müptelası oldum kokoreçin yine, geçen doruklardan dönerken gözdeyi otobüse bindirdikten sonra koşarak gittim adem usta'ya, oğlu vardı, zaten artık oğlu var heralde hep Adem Usta yaşlı biraz. Anam! 2 yarım kesmemişti, param bittiğinden çeyrek yiyemeden ayrılmıştım dükkandan.

demek içinde kaldı. şimdi 3 yarım yerim.

ha bir de eskiden heralde acıbadem köprüsünün oralarda seyyar varmış, ekşi sözlükte filan yazmışlar gerçi en son entry 3 yıl önceye ait ama olsun araştıracağım.